Son dönemde dünya genelinde insan hakları ve adalet sistemi ile ilgili yaşanan tartışmalar, özellikle de göçmen politikaları üzerinde yoğunlaşmaya başladı. ABD’nin, yeşil kart sahibi Filistinli aktivist Mohammed El-Kurd’u sınır dışı etme kararı, bu tartışmaları daha da derinleştiren bir gelişme oldu. El-Kurd, özellikle Filistin halkının hakları için yaptığı savunmalarıyla biliniyor. Ancak, ABD Göçmenlik ve Gümrük İdaresi (ICE) tarafından alınan bu karar, hem hukuki hem de etik açıdan birçok eleştiriyi beraberinde getirdi.
Filistinli aktivist El-Kurd, 2019 yılında ABD’den yeşil kart almış ve burada geçimini sağlamak için freelance gazetecilik yapmaya başlamıştı. Ancak, geçtiğimiz günlerde kendisine ulaşan bir tebligat, durumu değiştirerek onun sınır dışı edilmesine neden oldu. Amerikan yetkililerin açıklamalarına göre; El-Kurd’un geçmişteki bazı etkinlikleri ve sosyal medya paylaşımları, ülkenin ulusal güvenliği ile tehdit oluşturduğu iddia ediliyor. Bu durum, birçok insan tarafından apaçık bir ifade özgürlüğü ihlali olarak değerlendiriliyor.
Özellikle, El-Kurd’un yaptığı protestolar ve sosyal medyadaki aktif paylaşımları, onun bu kararın hedefi olmasına yol açmış gözüktü. Birçok gözlemci, bu kararın siyasi bir motivasyona dayandığını ve Filistinlilerin haklarını savunan aktivistlerin göçmenlik statüsünün nasıl tehlikeye atılabileceğine dair bir mesaj olarak algılanabileceğini savunuyor. El-Kurd’un destekçileri, bu durumun açık bir şekilde, görüşlerini ifade edenlerin hedef alınmasına dair bir örnek teşkil ettiğini düşünüyor.
El-Kurd’un sınır dışı edilme sürecine karşı birçok sivil toplum kuruluşu ve insan hakları savunucusu tepki gösterdi. “Bu tür uygulamalar, sadece bireyleri değil, tüm Filistinli toplumu ve onları destekleyenleri hedef alıyor,” diyor bir insan hakları uzmanı. Yaşanan olay, merkezi ve Batı Yaka’nın dışında olan Filistin diasporasındaki aktivistlerin de moralini olumsuz yönde etkiledi.
ABD’de yaşayan Filistin kökenli topluluklar, bu tür gelişmelerin kendi aralarındaki dayanışmayı güçlendirebileceğini belirtiyor. Bir destekçi yaptığı açıklamada, “Biz, bu tür kararların bizi yıldırmasına izin vermeyeceğiz. Aksine, daha fazla bireyi harekete geçirecektir,” ifadelerini kullandı. Akademik çevreler de bu durumu değerlendirdiğinde, Amerika’nın sığınmacı politikalarının giderek daha sertleştiğini ve bu durumun uluslararası ilişkiler üzerindeki olumsuz etkilerini gözler önüne seriyor.
Öte yandan, El-Kurd’un avukatları, sınır dışı kararına karşı yasal yollara başvurarak, durumu mahkemeye taşıyacaklarını duyurdular. "Bu kararı en kısa sürede geri döndüreceğiz ve müvekkilimizin haklarını sonuna kadar savunacağız," şeklinde bir açıklama yapan avukatlar, kamuoyunun desteğini kazanarak bu süreçte yanlarında olacağını umuyor.
Sonuç olarak, ABD’nin bu durum karşısındaki tutumu, yalnızca El-Kurd için değil, tüm aktivistler için bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor. İnsan hakları ihlalleri ve ifade özgürlüğü konularındaki bu örnekler, uluslararası sahnede büyük yankı uyandırmaya devam ederken, ABD hükümetinin, sığınmacı politikalarını gözden geçirmesi gerektiği düşünülüyor. Filistinli aktivistlerin ve onların haklarını savunanların, uluslararası düzlemde daha fazla güç birliği yapmaları bu tür durumları engelleme açısından büyük önem taşıyor.