İstanbul'un kalabalık sokakları, günlük hayatın telaşıyla dolup taşarken, bir ailenin yüreğinde büyük bir acı filizlenmişti. Son günlerde kaybolan genç, hem ailesi hem de sevenleri tarafından büyük bir özlemle arandı. İstanbul’un farklı noktalarında süren aramaların ardından, acı bir haberle karşılaşıldı. Genç adamın cansız bedeni, kaybolduğu yerlerden birinde bulundu. Bu olay, hem toplumda büyük bir yankı uyandırdı hem de kaybolan bireyler konusunda farkındalığın artırılması gerektiğini gözler önüne serdi.
Kaybolan genç, 25 yaşındaki Emre Demir, İstanbul’daki bir üniversitede öğrenci olarak hayatını sürdürüyordu. Son dönemde ruhsal bunalım geçirdiği ifade edilen Emre, bir arkadaşına son kez görüşme talebinde bulunmuş ve ondan sonra izini kaybettirmişti. Ailesi, Emre’nin kaybolmasının ardından hemen polise başvurdu. Arama kurtarma çalışmaları, Türkiye’nin dört bir yanından gelen ekiplerin de desteğiyle hız kazandı. Gencin kaybolduğu gün social media'da yayılan #BulEmre hashtag'i ile binlerce kişi destek vermeye başladı. Emre’nin fotoğrafları, sosyal medya platformları üzerinden hızla paylaşıldı ve birçok genç, kaybolan arkadaşları için umutla geri dönüş bekliyordu.
Emre’nin kaybolması ve ardından gelen üzücü haber, yalnızca ailesini değil, birçok insanı derinden etkiledi. Bu olay, toplumun kaybolan bireyler konusunda nasıl bir yaklaşım sergilediğini sorgulamasına neden oldu. Türkiye genelinde kaybolan bireyler için yapılan çalışmalara dikkat çekilmesi gerektiği düşünülüyor. Emre’nin ailesinin yaşadığı acı, toplumda bir duyarlılık yaratmak amacıyla gündeme geldi. Peki, kaybolan bireyler için neler yapılabilir? Devletin ve ilgili kurumların daha etkili ve hızlı bir şekilde müdahalede bulunması, arama-kurtarma çalışmalarının yanına toplum destek projelerinin de eklenmesi gerekmekte.
Emre’nin kaybolması haberi ile birlikte gündeme düşen bir başka konu da gençlerin ruh sağlığı. Ülkemizde, özellikle büyük şehirlerde gençler arasında artan ruhsal sorunlar ve yalnızlık hissi, dikkat çekici bir hale gelmiş durumda. Gençlerin sosyal medya üzerinden kendilerini ifadeleri veya destek arayışları oldukça yaygın hale geldi. Ancak, yalın bir şekilde ifade edilen acılar, derin yaraların dışavurumu olarak ortaya çıkmakta. Bu durumda yalnız olmadıklarını hissetmeleri için daha güvenli ve destekleyici bir ortam yaratılması gerekiyor.
Sonuç olarak, İstanbul’da yaşanan bu üzücü olay, bir gencin kaybolmasının ötesinde, toplumumuzda kaybolma korkusu, ruh sağlığına dair algılar ve kaybolan bireyler için yapılması gerekenler konusunda önemli bir bilinçlendirme fırsatı sunuyor. Emre’nin ailesine başsağlığı diliyoruz; kaybolan herkesin geri dönemesi umuduyla…