İstanbul, hızlı nüfus artışı, eski yapıların güvenliği ve şehirleşme sorunlarıyla başa çıkmak için kentsel dönüşüm projelerini gündemine almış durumda. Ancak bu projelerin gündeme gelişi, beraberinde birçok sorunu da getirmektedir. Şehir, her geçen gün daha fazla insan barındırırken, sürdürülebilir bir yaşam alanı yaratma çabaları maalesef etkili sonuçlar vermiyor. Peki, İstanbul'un kentsel dönüşüm süreci neden bu kadar karmaşık ve çıkmaz bir hal aldı? İşte detaylar.
Kentsel dönüşüm, genellikle riskli binaların yıkılarak yerine daha sağlam ve modern yapılar inşa edilmesini ifade eder. İstanbul, 1999 Marmara Depremi sonrasında, yapı güvenliği sorunlarını ciddi şekilde gündeme almış ve bu tür dönüşüm projelerine ağırlık vermeye başlamıştır. Hızla gelişen şehir yapısı, gecekondu bölgeleri ve eski binalar, hem güvenlik hem de sosyal yaşam açısından tehdit oluşturmaktadır.
Kentsel dönüşüm projeleriyle birlikte amaçlanan, deprem başta olmak üzere çeşitli doğal afetlere karşı dayanıklı yapılar inşa etmek, sosyal donatılar eklemek ve yaşanabilir alanları artırmaktır. Fakat bu projelerin uygulanması sırasında yaşanan sorunlar, süreçlerin sıkça sekteye uğramasına neden olmaktadır.
İstanbul'da kentsel dönüşüm sürecinin en büyük zorluklarından biri, yasaların karmaşıklığı ve bürokratik engellerdir. Projelerin hayata geçmesi için gereken izin süreçleri uzun ve detaylı olmakla birlikte, çoğu zaman yerel halkın bilgilendirilmemesi veya projelere karşı çıkması da önemli engeller arasında yer alıyor. Özellikle mülk sahiplerinin dönüştürülmek istenen bölgelerdeki hakları, çoğu zaman belirsizlik yaratmakta ve gerilimlere neden olmaktadır.
Bir diğer önemli sorun da sosyal uyumdur. İstanbul’un farklı sosyal ve ekonomik gruplara ev sahipliği yapması, kentsel dönüşüm projeleri esnasında adaletli bir dağıtım yapılmasını gerektiriyor. Ancak bu, çoğu zaman sağlanamamakta; yeni inşa edilen konutlar, eski yerleşim alanlarında yaşayan düşük gelirli bireyler için ulaşılabilir olamamaktadır. Bu durum, sosyal dengesizlikleri derinleştirmekle kalmayıp, eski toplulukların parçalanmasına da yol açmaktadır.
Ayrıca, İstanbul’un coğrafi yapısı ve mevcut altyapısı, kentsel dönüşüm projelerini zorlaştıran bir diğer unsurdur. Yoğun trafik, dar sokaklar ve sınırlı alanlar, yeni projelerin uygulanabilirliğini azaltmakta, çoğu zaman mevcut altyapının yetersizliğinden dolayı büyük sorunlar yaratmaktadır. Kültürel mirasın korunması, eski binaların yıkılıp yeniden inşa edilmesi esnasında unutulmamakta, bu durum da kent kimliğinin zayıflamasına neden olmaktadır.
Sonuç olarak, İstanbul’un kentsel dönüşüm süreci, hem yapısal hem de sosyal açıdan ciddi meseleler barındırmaktadır. İnsanların yaşam alanlarını yeniden düzenlemek ve günümüz koşullarına uygun hale getirmek için yıllardır devam eden bu süreçte çözüme kavuşturulması gereken pek çok sorun vardır. Uzmanlar, sürdürülebilir ve sosyal yönden kapsayıcı dönüşüm projelerine ihtiyacımız olduğunu vurgularken, yerel halkın da her aşamada sürece dahil edilmesi gerektiğini belirtmektedirler. Ancak bu şekilde, İstanbul’un kentsel dönüşüm süreci daha sağlıklı bir yolda ilerleyebilir ve sonuç odaklı çözümler üretebilir.