23 Mart 1921 tarihi, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesine önemli bir sembol kazandıran İstiklal Marşı'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildiği tarihtir. Bu anlamlı tarih, yalnızca bir marşın kabulü değil, aynı zamanda Türk ulusunun bağımsızlık iradesinin, azminin ve kararlılığının bir ifadesidir. 104 yıl önceki bu olay, Türk milletinin tarihine damgasını vuran pek çok olaydan sadece biridir. Bugün, İstiklal Marşı'nın kabulüyle birlikte, tarihin önemini ve marşın ne anlama geldiğini değerlendirmek için bir fırsat sunuyor. Ancak, İstiklal Marşı'nın içine gömülü anlamları daha derin boyutlara ulaşmakta ve sürekli olarak yeniden keşfedilmektedir.
İstiklal Marşı, Türk milletinin varoluş mücadelesini yansıtan bir eser olarak, 1920 yılında yapılan yarışma sonucunda Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılmıştır. Bu marş, milli bağımsızlık mücadelesinin özünü yansıtmasının yanı sıra, ulusun karakterini de belirlemektedir. Zira, Mehmet Akif Ersoy’un kaleme aldığı bu marş, sadece sözlerden oluşan basit bir müzik parçası değildir. Onun içerisinde, cesaret, vatan sevgisi, özgürlük arzusu ve bağımsızlık tutkusuyla dolu bir ruh barındırır. Ulusal kimliğin önemli bir yansıması olan İstiklal Marşı, Türk ulusunun tarihsel mücadelesinin sembollerinden biridir.
1921 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi, yürüttüğü savaşı ve millî bağımsızlık mücadelesini desteklemek amacıyla bir marş kabul etmeye karar verdi. Türkiye’nin bağımsızlığını simgeleyen bu marş, 12 Mart 1921 tarihinde resmen onaylandı ve milli marş olarak kabul edildi. İstiklal Marşı’nın kabulü, yalnızca bir müzik eseri üretmek değil, aynı zamanda ülkenin gelecekteki bağımsızlık ve egemenlik iddialarının da temelini atmak anlamına gelmektedir. Bu anlamda İstiklal Marşı, Türk ulusunun hafızasında, bağımsızlık mücadelesinin ruhunu ve dinamizmini yaşatan bir sembol haline gelmiştir.
İstiklal Marşı’nın metninde yer alan ifadeler, Türk milletinin azim ve cesaretini en güçlü biçimde vurgular. Marşın ilk dizesindeki 'Korkma!' ifadesi, sancılı günlerde bile umudu, cesareti ve kararlılığı simgeler. Bu çağrıyla, hem o dönemdeki savaş şartlarına hem de gelecekteki nesillere güçlü bir mesaj verilmiştir. Özellikle, marşın içine yerleştirilen vatan sevgisi ve özgürlük arzusu, Türk milletinin yüzyıllar boyunca süregelen mücadelesinin özünü tudurur. Bu bağlamda, İstiklal Marşı, yalnızca bir müzik eseri olarak değil, aynı zamanda bir direniş manifestosu olarak kabul edilmektedir.
Bugün, bu önemli gün vesilesiyle, İstiklal Marşı’nın kabulünün tarihsel önemi tekrar göz önüne alınırken, Türk milletinin kendi bağımsızlığı için verdiği mücadeledeki sarsılmaz iradesi daha iyi anlaşılmalıdır. Marş, günümüzde de cesaret, dayanışma ve ulusal birlik sağlama konusunda önemli bir rol oynamaktadır. Dört bir yanı düşmanlarla çevrili olan bir ulusun, bağımsızlık koyduğu hedeflerin efsanevi hayalini yaşatan bu marş, her Türk’ün kalbinde derin bir yere sahiptir.
Dahası, İstiklal Marşı’nın sadece geçmişle değil, gelecekle de bir bağı vardır. Bugün, genç nesillerin marşı öğrenmesi, anlaması ve onun ruhunu yaşatması oldukça kritik bir önem taşır. Bu nedenle, İstiklal Marşı’nın kabul tarihi her yıl çeşitli etkinliklerle anılır, daha geniş kitlelere ulaşması için çeşitli projeler hayata geçirilir. Sonuç olarak, İstiklal Marşı, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük tarihinin en yüce sembollerinden biri olarak, her zaman kalplerimizde yaşayacaktır.
Sonuç olarak, 104 yıl önce kabul edilen İstiklal Marşı, tarihimizde müstesna bir yere sahiptir ve bağımsızlık mücadelesinin ruhunu taşıyan bir eser olarak yaşamaya devam etmektedir. Bugün, İstiklal Marşı’nın sembolizmi üzerinden, geçmişten aldığımız güçle geleceğe daha sağlam adımlarla yürümek için kararlıyız. Unutulmamalıdır ki, bu marş yalnızca bir müzik eseri değil, aynı zamanda tüm Türk ulusunun ortak değerlerinin ve mücadele ruhunun yansımasıdır. Her ne kadar zaman değişse de, İstiklal Marşı'nın ruhu, Türk milletinin bağımsızlık aşkını yaşamaya ve yaşatmaya devam edecektir.