Tarih boyunca insanların zihinlerinde yer eden efsaneler, kimi zaman bir gerçekliğin perde arkasında gizlenmiş olabiliyor. 1912 yılında yapılan deniz yolculuğuyla birlikte adını tarihe kazıyan Titanik, sadece bir gemi değil, aynı zamanda insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden birinin de simgesi haline geldi. Titanik'in "batmaz" denilerek inşa edilmesi, bu devasa yapının albenisi ve güvenilirliği hakkında birçok soruyu da beraberinde getirdi. Ama gerçek şu ki, Titanik'in batmaz olduğu hiçbir zaman resmi bir ifade ile dile getirilmemiştir. İşte bu ünlü efsanenin ve Titanik'in hikayesinin perde arkasına yapılan bir yolculuk.
Titanik, 1909 yılında inşasına başlanan ve iki yıl süren yoğun çalışmaların ardından 1911 yılında suya indirilen bir yolcu gemisiydi. O dönemde "dünyanın en büyük ve en lüks yolcu gemisi" unvanına sahip olan Titanik, R.M.S. (Royal Mail Ship) titriyle tanınmakta ve özellikle zengin sınıfın ilgisini çekmekteydi. Gemi böyle bir unvana sahip olmasının yanı sıra, modern mühendisliğin birer parçası olarak gösteriliyor, kullanılan teknoloji ve malzemelerle de dikkatleri üzerine çekiyordu. İddialara göre, Titanik'in tasarımcıları, geminin batmaz olduğunu savunarak, bu özelliği öne çıkarmışlardı. Ancak arka planda dönemin mühendislik anlayışı ve güvenlik standartları düşünüldüğünde, bu sıfatın yanıltıcı olduğu görülüyor.
Titanik'in 10 Nisan 1912'de Southampton'dan yola çıkması ve 4 gün süren yolculuğun ardından 14 Nisan'da bir buzdağına çarparak batışı, tarihin en büyük deniz felaketlerinden birini getirdi. Bu olaydan sonra, Titanik'in batmaz olduğu iddiaları derin bir sorgulama ve efsaneleşmeye neden oldu. Zamanla gelişen toplumsal bellek, bu iddiaların gerçekliği üzerinde birçok spekülasyona yol açtı. "Asla batmaz" sözü, çoğu zaman Titanik'e iliştirilmiş olsa da, bu ifade kesin olarak dönemin yetkilileri veya mühendisleri tarafından söylenmemiştir. Gemi inşa sürecindeki bazı tanıkların ifadeleri, bazı koşullarda güvenilir olabileceği anlamında bir bağlam sağlasa da, tamamen kanıtlanmış bir durum değildir.
Öte yandan, Titanik'in batışı üzerine yapılan spekülasyonlar, geminin mühendislik özelliklerinin yanı sıra dönemin toplumsal yapısının da etkisiyle şekillendi. O dönemde geminin sağladığı konfor ve lüks, yolcuların ve halkın gözünde Titanik'e olan inancı pekiştirmişti. Titanik, insanların hayal gücünü aşan bir görkemle sunuluyordu ve bu görkemin beraberinde getirdiği güven hissi, birkaç önlem alınmaması sonucu sona erdi. Titanik'in batışı, sadece bir geminin feci sonu değil, aynı zamanda bir çağın ve o çağın değerlerinin de sona erdiği bir hadise olarak anılmaktadır.
Tarihin derinliklerine baktığımızda, Titanik'in öyküsü sadece bir geminin hikayesidir. Aynı zamanda insanlık tarihinde ihtişam ve hüsranın birleştiği, kibir ve alçakgönüllülüğün çarpıştığı karmaşık bir tabloyu da gün yüzüne çıkarmaktadır. Titanik'in "batmaz" olduğu efsanesi, bizlere hem tarihimizden dersler alma gerekliliğini hem de insanoğlunun doğa karşısındaki zaafiyetini hatırlatmaktadır. Kısacası, Titanik'in hikayesi, insan doğasının sınırlarını, teknolojiye olan güveni ve tabiatın gücünü sorgulatan bir efsaneye dönüşmüştür. Şu bir gerçek ki, Titanik’in trajedisi, geminin korkunç çöküşü ile değil; aynı zamanda insanların basiretsizliği ve kibirli duruşlarıyla da özdeşleşmiştir.